"İstendiğinde vermek güzeldir, fakat anlayıp da henüz istenmeden vermek en güzelidir."
Ermiş , Halil Cibran
"Sevgi sizi taçlandırır da çarmıha da gerer. Sizi büyütür de budar da."
El Mustafa gür bir sesle dedi ki: Aşk sizi çağırdığı zaman, onu izleyin…Yolları zorlu ve dik olsa da.
"Aranızda sevme gücünün uçsuz bucaksız olduğunu hissetmeyen var mı?"
“Anlamazmış meğer sevgi, ayrılık saati gelmeden kendi derinliğini.”
Ve hep böyle olmuştur ezelden beri, ayrılık vakti gelip çatıncaya kadar, sevgi kendi derinliklerini bilmez.
Karların altında baharı hayal eden tohumlar gibi hayal kurarak bekler kalbiniz baharı.
Sevgi olmadan boşunadır tüm emekler.
Gönüllerinizi verin, fakat diğerinin himayesine değil.
Neşeniz, maskesini çıkarmış kederlerinizdir.
Bilir ki, dün, bu günün anısından ve yarın, bugünün düşünden başka bir şey değildir.
"Malınızdan mülkünüzden verdiğinizde pek fazla bir şey vermiş sayılmazsınız. Gerçekten vermek kendinden vermektir.Çünkü mal mülk, bir gün gerekeceği endişesiyle alıkoyup sakladığınız şeylerden başka nedir?"
Gözlerimizi senin yüzüne hasret bırakma.
Acılarınızın çoğu kendi seçimiminizdir.
"...bir zamanlar neşe kaynağınız olan için ağlamaktasınız. "
Kim çile ve yalnızlığını geride bırakabilir ki içi sızlamadan?
Sıkıntıya ve dara düşünce dua ediyorsunuz ; keşke sevinciniz doruklarda olduğunda ve bolluk günlerinizde de dua etseniz.
"Çalışmak hayatı sevmek, hayatın en derin sırrını bulup çıkarmak demektir."
Ermiş , Halil Cibran
“Yazılanı silecek olan alın terinizdir.”
Çünkü gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ve ancak yarısını giderir insanın açlığını.
Birlikte durun ama yapışmayın birbirinize: Çünkü ayrı durur tapınağın sütunları. Hem birbirinin gölgesinde büyümez meşeyle selvi.
"Bedeniniz ruhunuzun enstrümanıdır. Ondan güzel bir melodi çıkaracak olan da, anlamsız sesler çıkaracak olan da sizsinizdir."
Giyimde edep, ahlaksız olanın gözlerinden korunmak için bir kalkandır, unutmayın.
Pişmanlık, davet edilmeden, bir gece vakti çıkar gelir...
“Bir de hakikati içlerinde taşıyıp da kelimelere dökmeyenler var.”
Yüreğime saklanırsan eğer, seni bulmak zor olmaz...!!!
"Kuyunuz suyla doluyken çekilen susuz kalma korkusu degil midir asıl giderilemez olan susuzluk?"
Hayatı çalışmak yoluyla sevmek hayatın en derin sırrına ermek demektir.
Bolluğu yeryüzünün armağanlarını birbirinize alıp vermekte bulacak, hoşnut olacaksınız. Ancak sevgiyle ve müşfik bir adaletle yapılmazsa bu alışveriş, kimilerini açgözlülüğe sürükler, kimilerini de açlığa.
Derim ki ben, hayat yalnızca hevesin yokluğunda karanlıktır.
Kör olur bütün hevesler bilginin yokluğunda.
Her bilgi boşunadır içinde çalışmak yoksa.
Nasıl tek bir yaprak bile sararmazsa bütün ağacın sessiz bilgisi olmadan, kusur işleyen de hepinizin gizli iradesi dışında kusur işleyemez.
Gerçekte her şey, arzulanan ve korkulan, iğrenç olan ve aziz tutulan, kovalanan ve kaçmak istediğiniz her şey, varlığınız içinde devinmekte, sürekli bir yarı kucaklaşma halinde.
Haydi seninle saklambaç oynayalım. Yüreğime saklanırsan eğer, seni bulmak zor olmaz. Ancak kendi kabuğunun ardına gizlenirsen, seni bulmaya çalışmak bir işe yaramaz…
"Arkadaşınız, sevgi ile ekip, minnet duygusuyla biçtiğiniz tarlanızdır. Çünkü siz onun yanına aç gelir ve onda huzur ararsınız."
Siz düşüncelerinizdeki huzurdan vazgeçtiğinizde konuşursunuz."
Eğer varsa aranızda sadakatsiz kadını yargılayacak olan, kocasının yüreğini de tartsın terazide ve ruhunu ölçülerle vursun ölçüye. İnciteni kınayacak olan varsa, incinenin de ruhuna baksın.
"...hayat ve ölüm, denizle ırmak gibi bütündür."
"Ruh, sayısız yaprakları olan bir lotus çiçeği gibi açılıp serpilir."
Eğer Tanrı'yı bilmek isterseniz, bilmece çözmeye girişmeyin. Onun yerine çevrenize bakın, O'nu çocuklarınızla oynarken göreceksiniz.
Ve tahtından indirmek istediğiniz bir despotsa söz konusu olan, önce onun içinizde kurulu tahtını ortadan kaldırın.
Şarkı söyleyip dans edin birlikte, eğlenin, ama yalnız başına olun ikiniz de.
“Tanrı katında her biriniz tek tek bilindiğiniz gibi, Tanrı'ya ilişkin bilginizde ve dünyayı kavrayışınızda da her biriniz tek başınıza olmak zorundasınız.„
"Ayrılık günü, bir kavuşma günü olabilir mi? Benim akşamım gerçekte benim sabahım mıdır?"
“Sevinciniz maskesinden sıyrılmış kaderinizdir. Şimdi kahkahalarınızın yükseldiği o kuyu, çokça zaman gözyaşlarınızla dolmuştu.„
Gerçekte bedenin rahata düşkünlüğü ruhun tutkusunu öldürür, sonra da onun cenaze alayının ardından sırıtarak yürür.
Ruhunuz çoğu zaman bir savaş alanıdır. Burada aklınız ve yargılama gücünüz, tutkunuz ve iştahınıza karşı savaşır.
"Sevgiye çıkan yollar dik ve zorludur. Ancak sizi çağırdığında o yola düşün."
"Düşlerinize inanın, çünkü sonsuzluğun kapısı onlarda saklıdır."
“Bir hayvanı boğazladığınızda yüreğinizde ona deyin:
‘Seni katleden aynı kuvvet tarafından ben de katledileceğim ve ben de tüketileceğim. Zira seni benim elime teslim eden kanun beni daha kudretli bir ele teslim edecek’. “
Ve bir kadın konuştu," Bize acıdan söz et "
Ve o dedi ki:
Acınız, anlayışınızı kuşatan kabuğun kırılışıdır.
Meyvenin çekirdeğinin güneşe çıkması için Kabuğunun nasıl kırılması gerekliyse, Siz de acıyı tatmalısınız.
Ve yüreğinizi yaşamınızın gündelik mucizelerinin merakı içinde tutabilirseniz, acınız sevincinizden daha az mükemmel görünmeyebilir.
Ve hatta tarlalarınızdan geçip giden mevsimleri kanıksadığınız gibi yüreğinizin mevsimlerini de kanıksarsınız.
Ve üzüntünüzün kışlarını da büyük bir dinginlikle izlersiniz.''... pek çok kez parmağımla kendi yaramı deştim, size daha fazla inanmak ve sizi daha fazla tanımak için.''
İhtiyaçları değişir insanın, fakat sevgisi ve sevgisinin ihtiyaçlarının karşılandığını görme arzusu değişmez.
Sevdiğiniz zaman "Tanrı yüreğimde" değil, "Tanrı'nın yüreğindeyim" deyin. Sanmayın aşkın rotasını çizebileceğinizi, çünkü aşk sizin rotanızı çizer, sizi buna layık bulursa eğer.
Mısır demetleri gibi derer sizi aşk. Harman yerinde dövüp çırılçıplak bırakır. Kabuklarınızı elemek için kalburdan geçirir. Apak edinceye kadar öğütür sizi. Yumuşayana kadar yoğurur ; sonra da atar kutsal ateşine , Tanrı ' nın kutsal şölenine ekmek olasınız diye.
Ermiş , Halil Cibran